3 Kafadarın Dönüşü
ÜÇ KAFADAR
Cemil, o çakır, sert bakışlarıyla;
yüzünden bir şeyler arayarak bakıyordu, derinden, uzun uzun. Bu uğursuz
sessizliği bozmaya can atar gibiydi, lakin, bir felaket duyacak diye de
korkmuyor değildi. İçinden besmele çekerek cesaret devşiriyordu, tekmil
bedeninden, ruhundan, kasvetle. Elbette Zînê de. Zaten o renkten renge
giriyordu...
"Çok kötü bir şey yoktur
inşallah," dedi içinden. Biraz toparlanmıştı, o çakır, sert bakışları
yumuşamıştı. Artık, umar gözlerle yumuşacık bakmaya başladı ve hemen de
merakına yenildi, yekindi. Bu sessizliğe daha fazla dayanamadı, ayakta duran
Zînê'ye şöyle bir göz atıp döndü:
"Dilinin altında vardır bir
şeyler, Bako. Kötü bir haber olduğu aşikâr; bu belli oldu, hem de apaşikâr.
Evet Bako, bu, su götürmez bir gerçektir artık. Allah vere de çok kötü bir
şey değildir. Ben sormaktan korkuyorum, sen de söylemekten. Çocuklara ne
oldu? De haydi söyle de daha fazla bize eziyet etme, lütfen. Umarım ölüm
falan yoktur." Derken tekrar bir heykel gibi duran dert kumkuması
Zînê'ye geri döndü; deviniyordu artık, habire...
|